26 Ocak 2009 Pazartesi

YANKILAR VE YAYINLAR...
Ümit MİNEL
umitminel@haberulusal.com
BANA MANTIKLI GELDİ
Bazen düşünüyorum. Bu cennet vatanın toprağının altı bu kadar çorak değildir. Tamam elhamdülillah toprağımızın üstü çok bereketli. Vatanımızda her şey yetişiyor. Yetiyor, yetmiyor o ayrı konu. Yetmemesi de tamamen yanlış tarım politikalarından kaynaklanıyor. Ancak ben bu yazımda yanlış tarım politikalarından değil, olmayan stratejik enerji politikamızdan bahsedeceğim. Yanlış anlaşılmasın, stratejik enerji var da, politika yok!
Hemen sınırın 100 km. dışında petrol çıkarken, bizde petrol çıkmamasına bir anlam veremiyordum. Yani komşuda pişiyordu ama bize niye düşmüyordu ki? Aslına bakarsanız bizde de petrol var ama sanki biz kazandığımız bağımsızlığımızın acısını çekiyoruz. Kazanılan bağımsızlığın acısını çekmek nasıl olur anlatayım:
Petrol çıkan komşularımız Irak ve İran'a baktığımızda bu ülkelerin de aslında petrol çıkarmak için kıllarını bile kıpırdatmadıklarını görürsünüz.
Bu ülkeler 1. Dünya savaşından sonra İngilizlerin sömürgesi durumuna düştüler ve şu anda açık olan petrol kuyularının hemen hemen hepsini İngilizler açtı; işledi ve sattı. İngiltere'nin bölgeden çekilmesiyle Irak, 1971'de tam bağımsızlığına kavuşmuştu ama 1980'den 1987 yılına kadar İran-Irak savaşı olmuş, bu savaştan 3 yıl sonra da 1 Körfez savaşı yaşanmıştı. Yani anlayacağınız Irak'ta ki petrol Irak'a yar edilmemişti. İran'a gelince; İran'da çıkan petrolün ise 1953'ten beri %50'si çok uluslu bir konsorsiyumundur.
Biz ülke olarak İran ve Irak'tan çok şanslıyız. Kurulduğumuzdan beri tam bağımsızız ancak galiba güçlü devletler bize; "Petrole filan karışmayın, bakın bağımsızlığınızın tadına..." diyorlar. Rahmetli Özal'ın da ülkemizde bulunan petrol için; "Bizdeki petrolü dünyada petrol bitmeye başlayınca çıkaracakmışık." demesi oldukça manidardır.
Ne kadar bağımsız bir ülke olsak da, büyük devletlerin baskısı her zaman bu coğrafyanın ve bizim üzerimizde. Yine de bazı cesur adımlar atmak zorundayız ve yavaş yavaş atılıyor. En azından ortaklıklar ve özel sektör sayesinde... Yakın zamanda Manisa'da ve Diyarbakır'da bulunan yüksek kalitede petrol atılan adımları daha da pekiştiriyor.
Petrolden sonra gelelim başka bir yer altı zenginliğimiz doğalgaza... Ülkemizde doğalgaz olduğu pek dillendirilmiyor. Çünkü petrol için bile yeni yeni adımlar atılıyorken, birde doğalgaz için uğraşmak istemiyorlar herhalde...
Şu sıralar ülkemizde doğalgaz olduğuna dair kanıtlarını kamuoyu ile paylaşmaya çalışan, elinde kanıtlarıyla kanal kanal dolaşan ve bazı kanallarda konuşabilen ancak çoğu ulusal kanalda derdini anlatamamış Yüksek İnşaat Mühendisi Hüseyin Hüsnü Gürel'in bana da matıklı gelen sözlerine kulak verelim:
"Dünyada yalnız Marmara bölgesi ile Erzincan şehrinde ve ovasında yeraltında kil tabakaları arasında düdüklü tencerelere benzer ortamlarda doğalgaz ve suya doygun zeminler yan yana ve beraberce bir arada bulunmaktadır""Erzincan'da doğalgaz var, bu yalansa beni asın, mahkemeye verin, cezalandırın ama doğruysa Türkiye'yi kurtarır. Bu doğalgaz küçük bir olay değildir, Erzincan'ı altından yapar""Sesin hızı saniyede 346 metredir, deprem hareketinin hızı ise saniyede 5 bin kilometredir. Yani deprem hızı sesten 15 bin defa daha büyüktür. Yeraltında önce bir deprem hareketi başladığı zaman önce hareketten önce ses gelmesi gerekir. Erzincan ve Marmara Bölgesi'nde depremden önce ses işitilir. Bu fizik kanunlarına aykırıdır. Bunun nedeni açıktır, depremden önce doğalgaz patlaması yaşanıyor""Ben Erzincan depremini gördüm. Büyük de bir patlama gördüm. Depremden önce doğalgaz patlıyor. Marmara ve Erzincan'da depremlerde nur gibi ışıklar meydana gelir. Bu doğalgazın yanması sonucu oluşur. Tabii afetlerin nedenlerinden biri de doğalgazdır. Gökteki doğalgaz yanıyor, yerdeki karları eritiyor. Hesap edersek trilyonlarca metreküptür. Hava soğuktur. 92 depreminde eksi 11.3 dereceyi şeker fabrikası tespit etmiştir. Sabaha kadar karlar erimiştir. Türkiye'nin yıllık ihtiyacı 20 milyar metreküptür. Bunun en az 5-6 misli gaz gökte yanıyor. Erzincan'ın bir özelliği var, faylar çok kötüdür, ben bunları kabul ediyorum. Faylardan doğalgaz kaçar, petrol geçer.
Yalnız Erzincan'ın bir özelliği var, Arabistan kıtası Anadolu'yu muazzam kuvvetle iter, faylar kırılır, çatlar, deprem olur. Depremlerden bir gün, yarım gün evvel gaz çıkmaya başlar. Deprem olur olmaz Arabistan Anadolu'yu, Erzincan Ovası'nı ittiği için bu faylar vana gibi kapanır.
Bu kırılan faylardan doğalgaz sızar."Hüseyin Hüsnü Gürel, bölgedeki doğalgaz varlığının büyük bir nimet olmakla birlikte aynı zamanda ciddi bir tehdit de oluşturduğunun altını çizerek, devletin bu konuya el atmasını istedi. Osmanlı Padişahı 2. Beyazıt'ın 1509 depreminde kentin çeşitli yerlerine 400 kuyu kazdırdığını ve çok az masrafla İstanbul'u bu deprem sarsıntılarından kurtardığını anlatan Gürel, bu kuyular ile yeraltı düdüklü tenceresine 400 delik açıldığını, kuyuların denge bacası görevi yaparak basıncı azalttığını kaydetti.
Gürel, Marmara Bölgesi ile Erzincan Ovasında 20-30-50-100 metre gibi az derinliklerde geniş çaplı kuyular kazdırılarak, bu yerlerin çok az masrafla çok korkunç afetlerden kolayca kurtarılabileceği uyarısında bulundu. Erzincan Ovası'nda çok zengin doğalgaz yatağı varlığının kesin olarak belli olduğunu ve her deprem gecesi Türkiye'nin yıllık doğalgaz ihtiyacından daha fazlası doğalgazın gökte yandığını savunan Gürel, Erzincan Ovası'ndaki zengin doğalgaz yatağı ortaya çıkarıldığı takdirde, Türkiye'nin bütün doğalgaz ihtiyacı karşılandıktan sonra fazlasının ihraç edilebileceğini söyledi...

19 Ocak 2009 Pazartesi

MARMARA DENİZİNDE YERALTINDA DOĞALGAZ PATLAMALARI İLE MEYDANA GELEN TSUNAMİ YÜKSEK DENİZ DALGALARI KIYAMETLER KOPARCASINA ÇOK KORKUNÇ AFETLERE SEBEP OLMAKTADIR.
Hüseyin Hüsnü GÜREL
İnşaat Yük. Müh. İTÜ – 1953
Romalılar MS 300 yıllarında İstanbul şehrini kurdukları zaman; İstanbul’da Yenikapı liman olarak kullanılmıştır.
İstanbul’da Boğazda yeraltı tüp geçidinin inşası esnasında Yenikapı’da ki eski limanın kıyı bölümünde 15 geminin yan yana ve üst üste parçalanarak battığı tespit edilmiştir.
Prof. Dr. Ufuk KOCABAŞ ve Jeolog Şengül AYDINGÜL; bu 15 geminin MS 1000 yıllarında Marmara denizinde meydana gelen tsunami yüksek deniz dalgaları ile Yenikapı limanında kıyıya sürüklenerek ve parçalanarak, aynı zamanda batmış olduklarını belirlemişlerdir. Marmara denizinde bu gemileri parçalayarak batıran tsunami yüksek deniz dalgalarının 10-12 metre.büyüklüğünde olduğu anlaşılmaktadır.

Dünyada yalnız Marmara Bölgesi ile Erzincan şehri ve ovasında deprem hareketleri başlamadan kısa bir süre önce yeraltında doğalgaz patlamaları ve bu patlamalar ile meydana gelen canavarlar kudretindeki sıvılaşma olayları ile zeminlerin aşağıdan yukarı doğru itildiği; yüzey arazinin deniz gibi dalgalandığı; binalar ile inşaatların burgu gibi bükerek canavarca parçalandıkları; Marmara denizinde doğalgaz patlamaları ile deniz suyunun göklere savrulduğu; kıyılardan sular geri çekildikten sonra meydana gelen tsunami dalgaları ile; Marmara kıyılarında bir çok yerlerin sular altında kaldığı; Marmara bölgesi ile Erzincan şehrinde ve ovasında yeraltında doğalgaz patlamalarıyla dünyada benzeri olmayan, kıyametler koparırcasına çok korkunç afetlerin meydana geldiği; deprem hareketleri başlamadan önce yeraltında doğalgaz patlamalarından ileri gelen bu afetlerin deprem olayı ile hiçbir ilgisi olmadığı konularında internette http://www.milliservet.blogspot.com/ web sitesinde yayınlanan 10.10.2008 tarihli RAPOR’da ve bu RAPOR’a bağlı 32 adet EK yazılı belgelerinde bu konudaki gerçekler bilimsel olarak açık ve belirgin şekilde ortaya dökülmüştür. Bu konuda gerekli teknik önlemlerin alınması için uyarı yapılmıştır.
Bu raporda 1509 İstanbul depreminde, Marmara denizsinde İstanbul’un sahil boyundaki ve Galata surlarını aşacak ölçüde tsunami dalgalarının meydana geldiğini; Marmara denizi kıyılarında bir çok yerlerin sular altında kaldığını; Yavuz Sultan Selim’in babası olan Osmanlı Padişahı II. BEYAZIT’ın kıyamet koptu diye Edirne’ye kaçtığını; 13 gün sonra Edirne’de de deprem olunca Padişahın İstanbul’a geri geldiğini; Osmanlı Padişahının İstanbul’un çeşitli yerlerine 400 kuyu kazdırdığını; bu kuyuların “denge bacası” görevi yaparak yeraltında doğalgaz patlamalarından ileri gelen basınçları ve sıvılaşma olaylarını bilimsel yöntemle önlediği ve Osmanlı Padişahı’nın bu kuyular ile yeraltında 30 gün veya 45 gün devam eden doğalgaz patlamalarından ileri gelen sarsıntılardan İstanbul’u çok az masrafla kurtardığı konusunda bilgi verilmiştir. Bu tsunami dalgalarının 10-15 metre büyüklükte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu raporda 1894 İstanbul depreminde Marmara denizinde meydana gelen tsunami dalgaları ile kayıkların, mavnaların ve teknelerin parçalandığı ve bu tsunami dalgalarının 8-9 metre büyüklüğünde olabileceği konusunda bilgi verilmiştir.
Marmara denizinde meydana gelen bazı depremlerde Marmara denizinde oluşan tsunami dalgalarının İstanbul Beylerbeyi’nde 4 Km iç kısımlara kadar girdiğini; İzmit Körfezinde birçok yerlerin sular altında kaldığını; deniz sularının geri çekilmesi ile; buralarda yüzey araziden balıkların toplandığı konusunda tarihi bilgiler vardır.
Marmara bölgesinde en şiddetli depremin 7.2 gibi şiddette meydana gelebileceği bilindiği halde; Marmara denizinde doğalgaz patlamaları ile kaç metre büyüklüğünde tsunami dalgalarının meydana gelebileceği; bilinmemektedir.
Depremlerde hiçbir hasarın meydana gelmediği kabul edilse bile; Marmara denizinde İstanbul’un sahil boyundaki ve Galata surlarını aşacak veya İstanbul’da eski, Yenikapı limanında olduğu gibi 15 gemiyi parçalayabilecek büyüklükte tsunami dalgaları meydana geldiği taktirde; Marmara denizi kıyılarında yüz binlerce can ve trilyonlarca ABD doları gibi çok büyük mal kaybı verilecek ve Ülkemiz vefat edercesine felç olacaktır.
Depremleri önlemek mümkün olmadığı halde; yeraltında faylarda ve antiseklinal yükseltilerinde biriken doğalgazı sondajlar ile temizlemek; Trakya’dan Marmara bölgesine doğalgaz getiren fayları barajlar ile tıkamak veya Yüce Osmanlı Padişahı II. BEYAZIT gibi çeşitli yerlere kuyular kazmak gibi teknik önlemlerle hem doğalgaz patlamalarından meydana gelen kıyametler koparcasına çok korkunç afetlerden ve hem de Marmara denizinde meydana gelen tsunami yüksek deniz dalgalarından kurtulmak mümkün olacaktır.

İstanbul’da eski Yenikapı limanında 15 geminin parçalanarak batması ile Marmara denizinde çok büyük tsunami yüksek deniz dalgalarının meydana geldiğini kesin şekilde belirlemiştir.
İstanbul’da Boğaz’da yer altı tüp geçidi inşaatında; bu tüp geçidinin giriş ve çıkışındaki binaların deniz seviyesinden 4 metre yüksekte inşa edilmesi ve bu binalara otomatik kapanan kapıların monte edilmesi ile tsunami deniz dalgalarına karşı önlem alınmıştır. Bu yer altı tüp geçidi için alınan bu önlem; İstanbul’un sahil boyundaki ve Galata surlarını aşacak ölçülerde meydana gelecek tsunami dalgalarına karşı yeterli olmayacaktır. Bu yer altı tüp geçiti sular ile dolma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
Marmara denizinde deprem darbeleriyle meydana gelen 3-4 metre büyüklüğümdeki tsunami dalgaları önemli olmadığı halde; bu denizde doğalgaz patlamalarından ileri gelen tsunami dalgaları fevkalade önemlidir.
Marmara bölgesinde deprem hareketleri başlamadan kısa bir süre önce yeraltından bomba gibi patlama ve uğultulu, gürültülü seslerin işitilmesine; yüzey arazinin deniz gibi dalgalanmasına, binaların ve ağaçların yana yatıp yatıp kalkmalarına; bazı yerlerden alevlerin yükselmasine; etrafın nur gibi ışıklanmasına; gökyüzünün kızıl renge bürünmesine ve bu konularda yazılı belgelerle verilen bilgilere bilim adamlarınca, Devlet yetkililerince ilgili Devlet kurum ve kuruluşlarınca inanılmamakta ve güvenilmemektedir. Bu olayları yaşayarak bilen kimseler bu konudaki bilgilerini bilim adamlarına, Devlet yetkililerine ve ilgili Devlet kurumlarıyla kuruluşlarına bildirdikleri veya bu konularda televizyonlarda açık oturumlarda açıklama yaptıkları takdirde; bu kimseler kutsal vatandaşlık görevlerini yerine getirmiş olacak ve Devletimiz gaflet uykusundan uyanacaktır.
Bu suretle, Marmara bölgesinde, hem kıyametler koparcasına korkunç afetlerden ve hem de Marmara denizinde meydana gelebilecek tsunami yüksek deniz dalgaları canavarından kurtulunmuş olunacaktır.
e.MAİL:
hhgurel@hotmail.com
WEB: http://www.milliservet.blogspot.com