14 Mayıs 2010 Cuma

ERZİNCAN İÇİN !....
Erzincan Vakıf Başkanı Prof. Dr. Cemal AYTEMİZ; kimliğim (özgeçmişim) ve Erzincan ile ilgili başarmış olduğum önemli konular hakkında yazılar hazırlayarak kendilerine vermemi istediler. Ben de AYTEMİZ’e başarmış olduğum konulardaki yazılar ile kendi kendimi methetmiş olacağımı; benim kendi kendimi methetmeye ihtiyacım olmadığını söyledim.
Prof. Dr. AYTEMİZ; yazacağım konularda insanın kendi başarılarının gösterilmesinin doğal olduğunu söylemişlerdir.
***
HÜSEYİN HÜSNÜ GÜREL’İN ÖZGEÇMİŞİ
1930 yılında Erzincan şehrinde doğdum. Ülkemizin en büyük 1939 depremini ilkokulun 3.ncü sınıfında Erzincan şehrinde yaşadım.
1941 yılında ilkokuldan, 1945 yılında ortaokuldan, 1948 yılında Erzurum lisesinden ve 1953 yılında da İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesinden mezun oldum.
1953-54 yıllarında İller Bankası içme suları kontrol mühendisliği, 1954-1958 yıllarında serbest mühendislik, 1959 yılında Yedek Subay olarak askerlik görevi, 1960-61 yıllarında İstanbul da NATO inşaatlarında kontrol mühendisliği, 1961-1965 yıllarında Erzincan D.S.İ Başmühendisliği görevi; 1965-1970 yıllarında İller Bankası Simel Şirketinin taşeron müteahhitliği, 1970-2000 yıllarında Erzincan da kömür ve krom madenlerinin üretim faaliyetinde bulundum; kendi işimden Bağ-Kur emeklisi bulunuyorum.
Evliyim ve iki oğlum var.
***
1. ERZİNCAN ŞEHRİNİN VE OVASININ ÇAMLANDIRILMASI
Hüseyin Hüsnü Gürel; İnş. Yük. Müh.
1950 Yılında İstanbul Teknik Üniversitesinde talebe iken; Erzincan eşrafından Malatyalı oğullarından; petrol istasyonu sahibi Dursun MALATYALIOĞLU; mavi çam, sedir, köknar gibi kıymetli süs çamlarının adetlerini gösterir bir liste ile bana 50,_ lira para verdi. Mart ayında İstanbul da Büyükdere Orman fidanlığından; listede gösterilen çam fidanlarını alarak; İhsaniye ambarı ile Erzincan’a göndermemi istedi.
1950 Yılında Teknik Üniversitede okurken; ailem bana her ay 100,_ lira gönderiyordu. Bu sebep ile bana verieln 50,_ lira önemli bir paraydı.
Mart ayı gelince İstanbul da Büyükdere Orman fidanlığına giderek; gelin gibi, kız gibi genç ve taze çam ağacı fidanlarının sökülerek; kökleri bezlere ve çuval parçalarına sarılarak; teslim edilmekte olduğunu gördüm.
1950 Yılında Erzincan şehrinde ve ovasında hiçbir çam ağacı yoktu. Bu tarihte Erzincan ovası; Fırat nehrinden henüz sulanmıyor ve Erzincan ovası susuz bir çöl halinde bulunuyordu.
Büyükdere fidanlığından alacağım kız gibi; yeni gelin gibi genç çam fidanlarının Erzincan çölünde yetişemeyeceğini, ve kız gibi, gelin gibi çam fidanlarının kuruyarak heder olacağını düşünerek; bu çam fidanlarını almaktan vazgeçtim.
Dursun MALATYALIOĞLU; Erzincan çölünde kız gibi, gelin gibi çam fidelerinin yetişemeyeceğini ve heder olacağını düşünerek; bu çam fidanlarını almaktan vazgeçtiğimi bildirdim.
Rahmetli MALATYALIOĞLU; vermiş olduğu 50,_ lirayı yediğimi düşünerek; bana 50,_ lira daha göndereceğini ve bu çam fidanlarını göndermemi istedi. Ben de kendisine 50,_ lirayı yemediğimi; yeniden para göndermesine ihtiyaç olmadığını, en kısa zamanda bu çam fidanlarını alarak Erzincan’a göndereceğimi bildirdim.
Büyükdere Orman fidanlığından aldığım çam fidanlarının köklerini bezlere ve çuval parçalarına sardırarak ve özen ile bir karış boyundaki çam fidanlarını Erzincan’a gönderdim.
Bu çam fidanlarının Erzincan çölünde mutlaka kuruyarak heder olacağına; inandığım için; bu çamların akıbetini takip etmedim.
1963 Yılında Erzincan D.S.İ Başmühendisi iken; Erzincan da 13. Subat Çarşısının arkasına yakın olan bir bahçe içinde; 2m. kadar boylarında olan mavi çam, sedir, köknar gibi çam ağaçlarının bulunduğunu gördüm. Bu bahçenin Dursun MALATYALI OĞLU’na ait olduğunu öğrenince; bu çam ağaçlarının fidanlarını İstanbul Büyükdere Fidanlığından alarak 1950 yılında tarafımdan gönderilmiş olduğunu şaşkınlıkla ve büyük bir sevinçle anımsadım.
Bu çam ağaçları Erzincan şehri içme suyu ile sulanarak büyümüştü.
Orman İşletme Müdürlüğünde; Askeriyede ve D.S.İ deki orman mühendislerine; bu bahçede yetişmiş olan çam ağaçlarını gösterdim. Erzincan şehrinde ve ovasında çam yetiştirilmesi için; gerekli iklim koşullarının müsait olduğunu; tespit ettim..
Erzincan şehri ile ovasında çam ağacı yetiştirilmesi için gerekli hazırlıklara başladım.
İstanbul Büyükdere Orman fidanlığından veya başka fidanlıklardan mavi çam, sedir, köknar gibi süs çamlarının para ile alınması çok pahalı oluyordu. Sivas Çamlıbel Orman fidanlığından; Valilikte hiçbir ücret ödemeden çam fideleri alınabileceğini öğrendim.
1963 Yılında fotokopi makinesi yoktu. Teksir kağıtlarına; çam fidelerinin ne şekilde dikileceği ve bu fidanların bakımı ile birinci; ikinci yıllarda mutlaka sulanması gerektiği konusunda talimat şeklinde gerekli bilgiler yazıldı.
Erzincan da Askeriye; Şeker ve İplik fabrikaları, Belediye, D.S.İ, Kız Enstitüsü, bütün okullar; Kaymakamlıklar gibi resmi ve özel kurumlara Sivas Çamlıbel Orman fidnlığından 100 000 adet karaçam ile; 100 000 adet sarıçam fidanlarının getirileceğini ve ücretsiz olarak verileceği bildirildi.
Bu kurumların her birinin alacağı fidanlar adetleri liste halinde belirlendi.
Bütün hazırlıklar tamamlandıktan sonra; Rahmetli Vali Kemalettin GAZEZOĞLU’na Dursun MALATYALIOĞLUNUN bahçesindeki çamları göstererk; Valilikçe yardım edilmesini talep ettim. Kendileri çok heyecanlanarak; çok memnun oldu ve her türlü yardımı seve seve yapmaya amade olduğunu söyledi.
Erzincan’ın pazarı pazartesi günü idi. D.S.İ den 2. kamyon gönderilerek 100 000 adet karaçam ve 100 000 adet sarıçam fidan pazartesi günü getirilerek; Belediye bahçesinde resmi ve özel kurumlar ile isteyen herkese ücretsiz bu çam fidanları verilerek dağıtımı yapıldı. Bu çam ağaçlarının Belediye bahçesinde ücretsiz verilmekte olduğu; önceden tellallar ve hopörlerle ilan edildi.
Bu çam fidanlarının dikilmesi, bakımı ve sulanması için hazırlanan talimat; bu fidanların teslimi esnasında herkese verildi.
Dağıtılan fidanlardan 8000 adet İplik Fabrikası Müdürü rahmetli Firuz AKAGÜNDÜZ almıştı. Bu Yüce Müdürümüz İplik Fabrikası bahçesine bu fidanların dikilmesi esnasında hepsinin başında bulundu ve gerekli özen gösterildi. Bu 8000 fidanın tamamına yakın bölümü tuttu. Bu çam fidanlarından yok denilecek kadar çok az fire verdi.
İplik fabrikası; 10-15 sene sonra bu çam fidanlarını seyrekleştirmek için; birçok çamı piyasaya büyük fiyatlar ile sattı. Halen iplik fabrikası bahçesinde 6000-7000 adet çam vardır.
1963 yılında Sivas Çamlıbel Orman fidanlığından getirilen 200 000 adet çamdan; Erzincan Şeker ve İplik fabrikaları, Kız Enstitüsü, Belediye parkı, D.S.İ, Girlevik hidroelektrik santralı, Askeriye gibi resmi yerlerde ve özel şahısların bahçelerinde 30 000 adet kadar çamın büyüdüğü; bu çamların 70-80cm. kutrunda tomruk haline geldiği; bu çamların 8-10m. boyunda uzadığını; bu yerlerde görmek mümkündür. Dağıtılan bu çam fidanlarının bakımı ve sulaması yapılmış olsaydı; daha çok çam ağacı yetişmiş olacaktı.
Erzincan şehri ve ovasında çam ağacı yetiştirilmesinde vesile olan Dursun MALATYALIOĞLU ile Yüce Valimiz Kemalettin GAZEZOĞLU daima rahmetle anılacaktır. ***
2. BARAJLAR VE GÖLETLER İLE HAVANIN NEM ORANI ARTARAK ERZİNCAN’IN İKLİMİ DEĞİŞMİŞTİR.
Hüseyin Hüsnü Gürel; İnş. Yük. Müh.
Havanın nem oranları değişen yerlerde iklimler de değişmektedir.
Nemi az olan kurak ortamlarda hava kısa zamanda ısınmakta ve kısa zamanda da soğumaktadır.
Erzincan da Keban, Tercan, Çatalarmut (Esesi barajları) ve civardaki göletlerin inşaları ile havanın nem oranı artmış önemli ölçüde iklim değişikliği olmuştur.
1) Erzincan da havanın nemi arttığından gündüz ile gece arasındaki ve mevsimler
arasındaki ısı farkları azalmıştır. Yazlar ve kışlar daha ılıman geçmektedir.
2) Eskiden havanın nemi az olduğundan yaz aylarında öğleden sonra hava
çok ısınarak; kızgın sam yelleri (rüzgar) esiyordu. Kızgın ve kuru olan sam yelleri estiğinde; ağaçların ve bitkilerin suyunu ahtapot gibi emiyen ve bitkiler haşlanarak ve çok az ürün alınıyordu.
3) Kuru hava ile nemli havanın ışığı yansıtan indisleri çok farklıdır.
Eskiden Karadeniz yönünden gelen çok nemli hava ile Erzincan da ki kuru hava karşı
karşıya gelince, bu havanın indislerinin çok farklı olması sebebi ile gökkuşağı (ebem kuşağı) olayları çok meydana geldiği halde; Erzincan da hava neminin artması ile bu indis farkları azalmış ve gökkuşağı olayları da daha az meydana gelmeye başlamıştır.
4) Eskiden Erzincan da havanın nemi çok az olduğundan; geceleri hava soğuması ile
çiğ çökmesi olayı ve havanın çok soğuması halinde de kırağı çökmesi olayları meydana geliyordu. Erzincan da havanın neminin artması ile; çiğ ve kırağı çökmesi olayları; meydana gelmemektedir.
5) Eskiden havanın çok az nemli ve kurak olması sebebi ile; Erzincan ovası
etrafındaki dağlarda temmuz, ağustos ve eylül aylarında dağlardaki bitkiler kuruduğundan bu dağlarda yeşillik görünmediği halde; havanın neminin artması ile bu dağlarda temmuz, ağustos ve eylül aylarında az miktarda yeşillik görünmektedir.
6) Erzincan da havanın nem oranlarının artması sebebi ile; ilkbahar mevsimi erken
geldiğinden ağaçlar daha erken çiçek açmaktadır.
Abrulun beşi (18 Nisan) fırtınasında havanın çok soğuması ile; meyve ağaçların açan çiçekleri üşüyerek donmakta ve bu ağaçlar meyve vermemektedir.
Kork abrulun beşinden; öküzü ayırır eşinden atasözü ile; abrulun beşi fırtınasında havanın çok soğuduğu ifade edilmektedir.
7) Bu tarihten 10 yıl kadar önce; abrulun beşi fırtınasında hava çok
Soğuduğundan Erzincan da ki bütün kaysı ağaçlarının çiçekleri üşüyerek donmuş ve bu kaysı ağaçları meyve verememişti.
Erzincan da Ekşisu maden suyunun 3-4 km. doğusunda eski Erzincan-Erzurum yoluna yakın olan büyük bir bahçede bütün kaysı ağaçlarının yıkılırcasına meyve vermiş olduğunu gördüm. Civarda hiçbir yerde kaysı ağaçları meyve vermediği halde; bu bahçede bütün kaysı ağaçlarının meyve vermesi olayının sebebini merak ettim. Bu bahçe sahibini arayarak buldum. Erzincan da ve civarda hiçbir yerdeki kayısı ağaçları meyve vermediği halde; kendi bahçesindeki kayısı ağaçlarının hangi sebep ile meyve verdiğini sordum.
Bu çok akıllı ve üstün yetenekli köylü vatandaşımız; Erzincan da iklimlerin değişikliği
sebebi ile; ilkbahar mevsiminin erken geldiğini; kaysı ağaçlarının erken çiçek açtığını; abrulun beş fırtınası soğuğu ile çiçeklerin üşüyerek donduğunu; kaysı ağaçlarının erken çiçek açmaması için dağlardan gelen ve boşa akıp giden soğuk kar suları ile; bu kaysı ağaçlarını kesintisiz devamlı suladığını; abrul beş fırtınası geçtikten sonra; bu suları keserek; bu tarihten sonra bu ağaçların çiçek açtığını ve bu uygulama ile bahçesindeki kaysı ağaçlarının her sene bol miktarda meyve verdiğini söyledi.
Bu çok akıllı ve üstün yetenekli köylü vatandaşımızı tebrik ederek;yüzünü
gözünü öptüm.
Erzincan da abrulun beş fırtınası soğuğunda kaysıların çiçekleri üşüyerek donduğundan; 10-12 yılda bir defa tesadüfen kaysılar meyve vermektedir. Bu sebeple; kaysı ağaçları sökülmesi cihetine gidilmektedir.
İlkbahar da dağlardan gelen ve boşa akıp giden kar suları ile; abrulun beş fırtınası geçinceye kadar ağaçlar sulandığı taktirde; her yıl çok bol miktarda kaysı elde edilecektir. Bu durum da Erzincan da kaysı ağacı yetiştirilmesine özen gösterilecektir. Erzincan da her yıl çok bol kaysı meyvesi elde edilince; Malatya da olduğu gibi kaysı meyvesi ve kaysı çekirdeği haricen ihraç edilecek ve çok büyük gelir sağlanacaktır.
Anadolu da bazı yerlerde İlkbahar da ağaçların geç uyanması ve geç çiçek
açması için; bu ağaçların kök kısımlarına kar ve buz konulduğu bilinilmektedir.
İlkbahar da dağlardan gelen çok soğuk kar suları ile; sulama sureti ile ağaçlar geç çiçek açtırma yöntemi hem daha kolay, hem daha emniyetli ve hem de masrafsız çözüm yoludur.
Erzincan da kaysı ve benzeri başka ağaçların İlkbahar da geç uyanması ve geç çiçek açması için; abrulun beş fırtınası geçinceye kadar bu ağaçların soğuk kar suları ile sulanması konusunda; Tarım Bakanlığı ve Erzincan Valiliğince; çiftçilere bilgi verilmesi ve bu konuda yardım edilmesi; çok faydalı olacaktır. ***
3. ERZİNCAN DA YAPILMASI ÇOK FAYDALI OLABİLECEK YATIRIMLAR.
Hüseyin Hüsnü Gürel; İnş. Yük. Müh.
Erzincan Doğu Anadolu civarda en büyük ovası olan çok önemli bir ilimizdir.
Erzincan ovasının 1100-1250 gibi yüksek rakımda bulunduğundan diğer yörelere göre sebze ve meyve ürünleri iki ay kadar geç yetişmektedir. Bu sebzeler ve meyveler son tufanda ürünleri olarak daha pahalı fiyat ile pazarlanmaktadır.
Bu neden ile; Erzincan ovasında bazı yatırımların yapılması çok faydalı olacaktır.
1) 1960-1963 yıllarında Erzincan ovasının sulama projesi yapılırken; bu ovadaki
yüksek kotlu yerlerinin de cazibe sureti ile sulanması için; Fırat suyunun Sansa boğazından yüksek kottan alınması düşünülmüştür. Sansa boğazında inşa edilecek sulama ana kanalının; yan derelerden ve sellerden gelecek rusubatla dolması tehlikesi sebebi ile; bu projeden vazgeçilmiştir.
1960-63 Elektrik fiyatları çok ucuz olduğundan; Erzincan ovasının yüksek rakımlı yerlerinin elektrikli pompaj ile sulanması projesi ekonomik bulunmuştur.
Günümüzde elektrik fiyatları çok pahalı olduğundan; elektrikli pompaj ile sulama fiyatları anormal ölçüde artmıştır. Çiftçilerimiz büyük ölçüde artan sulama fiyatları karşısında tarlalarını ekmekten vazgeçmişler veya tarlalarını ucuz fiyatlarla satmak mecburiyetinde kalmışlardır.
1963 yıllarında Erzincan ovasının yüksek rakımlı yerlerini sulayabilecek 5 m3/sn. gibi büyük debili suyu isale edebilecek; geniş çaplı basınçlı borular imal edilmiyordu.
Günümüzde geniş çaplı basınçlı borular imal edildiğinden; Sansa boğazında yüksek kottan alınacak sulama suyunun borular ile cazibi sureti ile isalesi mümkündür.
Erzincan ovasında yılda 4 ay sulama yapıldığından; Sansa barajından borular ile isale edilecek sulama suyu; yılın 8 ayında boşa akıp gidecektir.
Sansa boğazından yüksek kotlarda alınacak suyun basınçlı borular ile isalesi halinde; isale edilecek fazla suların ve sulama mevsimi dışındaki suların inşa edilecek hidroelektrik santralinde elektrik üretiminde kullanılması mümkündür.
Sansa boğazında yüksek kotlardan alınacak suların basınçlı borular ile isalesinde; hem cazibe ile sulama yapılacağından ve hem de elektrik üretileceğinden ekonomik çözüm imkanı bulunabilecektir.
D.S.İ Genel Müdürlüğünce bu projenin etüt edilerek; ekonomik olup olmayacağının belirlenmesi gerektir.
2) Damlama sulamalarında çok az miktarda sulama suyu kullanılmakta; yalnız bitki köklerine gübre verilmekte; yalnız bitki köklerinin bulunduğu yerlerde çapalama yapılmakta ve çok bol miktarda hormonsuz kaliteli ürünler elde edilmektedir.
Bu çok bol miktardaki hormonsuz ve kaliteli ürünler; yüksek fiyatlar ile pazarlanacağından; damlama sulaması ile; Erzincan ovası çok kıymetlenecektir.
Damlama sulaması yapılan yerlere; teşvikler ve düşük faizli krediler verilmekte ve Dünya Bankası tarafından da hibe şeklinde bu yerlere yardımlar yapılabilmektedir.
Tarım Bakanlığı ve D.S.İ Genel Müdürlüğünce; Erzincan ovasının bazı bölümlerinide veya bu ovanın tamamında damlama sulaması yapılması konusunda etüt yapılması çok faydalı olacaktır.
3) Erzincan ovasında Fırat suyu ile sulama yapılan tarlalarda, bahçeşlerde ve bağlarda; çok büyük ölçülerde
otlanma ve dikenlenme meydana gelmektedir. Otlanma ve dikenlenme olan yerlerde hem çok az ürün elde edilmekte ve hem de otlar ile dikenlerin temizlenmesi için çok büyük masraf ile çok büyük emek verilmektedir.
Fırat nehri boyunca civarda yetişen otların ve dikenlerin tohumları ile polenleri Fırat nehri suyunda yüzerek;su alma prizlerine kadar gelmektedir. Su üstünde yüzen otların ve dikenlerin tohumları, polenleri su alma prizlerinden sulama ana kanallarına, girerek tarlalara, bağlara ve bahçelere taşınmakta ve bu çok büyük ölçüde otlanma ve dikenlenme meydana gelmektedir.
Erzincan ovasındaki prizlerden sulama ana kanallarına alınacak sular; sifonlar vasıtası ile su yüzeyinden 5-6 m. gibi derin kotlardan alınması halinde; ana kanala otların ve dikenlerin su yüzünde yüzen tohumları ile polenleri girmeyecek ve otlanma ile dikenlenme çok az masrafla ve kolayca önlenmiş olacaktır.
Erzincan ovasında prizlerden sifonlar ile derin kotlardan sulama ana kanalına su alınması konusunda Tarım Bakanlığı ve D.S.İ Genel Müdürlüğünce etüt yapılması fevkalade faydalı olacaktır.
4) Erzincan ovasında Fırat suyu sulama yapılan yerlerde; kavun, karpuz, salatalık, kabak, biber gibi sebzelerin çiçekleri ve bu sebzelerin dölleri Fırat suyu ile temas ettiği taktirde; bu sebzelerin çiçekleri ve dölleri çürümekte ve ürün alınamamaktadır.Fırat suyunda sebze çiçeklerini ve döllerini çürüten kimyasal maddenin bulunduğu belli olmaktadır.
Fırat nehri boyunca bulunana fabrikalar; imalathaneler ve kanalizasyon tesisleri gibi yerlerden karışan kimyasal maddeler sebebi ile sebzelerin çiçeklerinin ve döllerinin çürüdüğü anlaşılmaktadır.
Erzincan ovasında Fırat suyu ile sulanan yerlerde sebzelerin çiçeklerinin ve döllerinin hangi sebep ile çürüdüğü konusunda; Tarım Bakanlığınca ve D.S.İ Genel Müdürlüğünce araştırma yapılması ve konuya çözüm bulunması; fevkalade faydalı olacaktır.
5) Erzincan şehrinin içme suyu şebekesi 12 Fransız sertliğinde ve 22 Lit/sn. debili su ile Kurutilek membaasından ve 25 Fransız sertliğinde ve 15Lit/sn debili su ile; Karasu drenajından cazibe isalesi ile beslenmektedir. Cazibe ile isale edilen bu sular kafi gelmediğinden; Erzincan ovasında açılan sondajlardan elektrikli pompaj sureti ile alınan sular ile; şehrin içme suyunun çok büyük kısmını karşılamaktadır.
Günümüzde elektrik fiyatları anormal ölçüde arttığından elektrikli pompaj ile temin edilen içme suları çok pahalıya mal olmaktadır.
Bu sebep ile Erzincan şehri içme suyu şebekesinin cazibe ile isale edilen membalardan temin edilmesi; çok faydalı olacaktır.
a) 1939 depremi ile terk edilen Eski Erzincan şehrinin bütün çeşmelerin suyu; bu şehrin her evinde bulunan bahçelerde yetişen ağaçların ve bazı bahçelerde yetişen sebzelerin sulama suları; şehirdeki hamam suları; şehirdeki Beyoğlu Mehmet Bey; Nazilli:ler gibi birçok büyük bahçeler için özel olarak verilen sular ve bu şehirdeki Saray meydanında şadravandan akan suların tamamı ile Aşağı ve Yukarı Aslanlı (Vağaver) köylerinin çeşme suları Kurutilek membasından kehriz (Kargir galeri) ile; cazibe isalesi sureti ile temin ediliyordu.
b) Yeni Erzincan şehrinde arıtma tesisinin inşası esnasında; DDY. civarında yapılan kazı hafriyatında; 2-3 m. gibi derinliklerde çapları 10-12 cm. olan 7-8 adet susuz porhenke (kiremit büzler) rastlanmıştır. Bu porhenkler ile Kurutilek membaadan Eski Jandarma Okulu ve Bayram Mescidi gibi yerlere içme suyu isale edildiği; anlaşılmaktadır.
Zaman ile bu porhenklerin kırılması veya tıkanması sebebi ile bu suların sızarak kayıp olduğu anlaşılmaktadır. Bu porhenklerin ayrı ayrı her birinden en az 1 Lit/sn. su isale edildiği kabulü ile; eskiden Kurutilek membaasından alınmış olan en az 7 lit/sn. gibi önemli miktarda ve yılda en az 200 000m3 su porhenklerde kayıp olmaktadır.
c) Erzincan şehrinde Eski Kızılay temsilcisi 90 yaşlarında bulun Arif SAĞIR büyüğümüz; Kurutilek membasından kehriz ile; Eski Erzincan şehrine büyük debili suyun edilmiş olduğu ve Kurutilek membasından porhenk ile Ekşisu civarına bile su isale edilmiş olduğu konusunda çok önemli bilgi vermektedir. Erzincan ve civar köylerde yaşayan yaşlı insanlarda Kurutilek membaa da çok büyük ölçüde suyun varlığını bilmektedir.
Eskiden Kurutilek membadan en az 50Lit/sn. gibi çok büyük suyun cazibe isalesi ile alındığı belli olmaktadır.
Kurutilek membaa suyu Erzincan ovasında Kırlılar tepesi güney eteğinden geçen faydan yükselerek çıkmaktadır. Bu fay binlerce m. gibi çok derinlikte ve yüzlerce km. gibi çok büyük boydadır. Bu fay çok mükemmel şekilde drenaj hendeği görevini yapmakta ve Spikor dağlarından gelen çok üstün, evsaflı serpantin sularını toplamaktadır.
Bu fay civarında zemin parçalanarak ve çatlayarak çok çürük zemin haline gelmiştir. Bu fay çatlağında toplanan suyun bir kısmı Kurutilek membasından yükselmekte ve yükselen sular yüzeye çıkmadan ovanın kumlu, çakıllı zeminine sızarak kaybolmaktadır. Bu faydaki toplanan suyun çok önemli bölümü de fay içinden akıp gitmektedir.
Eski insanlar; 80-100 m. uzunluğunda bir tünel galeri yaparak fay civarına ulaşmışlar ve ova alüvyonuna sızarak; kaçan suyun bir kısmını ufak drenaj hendeklerinde toplayarak; Eski Erzincan şehrine kehriz ile cazibe sureti ile isale etmişlerdir .
Eski insanlar fayın yapısı çok çürük olduğundan açtıkları tünel galeri ile fayın içerisine giremediklerinden fay içinden akıp giden fay çatlaklarından sızan suları alamamışlardır.
Kısacası; Kurutilek mebaasında cazibe ile isale edilmesi mümkün olan ve çok büyük debili; çok üstün evsaflı içmeye elverişli bulunmaktadır.
Eskiden büyük ölçüde kazı yapabilecek iş makineleri yoktu. Eski insanlar 80-100 m. boyunda tünel galeri yaparak; yüzeyden 9-10 m. derinlikte bulunan çok çürük yapılı fay civarına ulaşabilmişlerdir. Bu fay çatlağından Erzincan ovası alüvyonuna sızan kaçak suların bir kısmını toplamışlar ve Eski Erzincan şehrine kehriz ile isale etmişlerdir.
Kurutilek membaasında eskavatör ile 10 m. derinlikte açık işletme şeklinde hafriyat yapılması halinde; fay içerisinde akıp giden sular; ova alüvyonuna sızan sular ve eskiden porhenkler ile alınan suların tamamı ayna gibi ortaya çıkacaktır. Bu suret ile faydaki suların tamamı toplanarak alınacaktır.
Kurutilek membaada yapılacak daha derin hafriyatlar ile bu membaadan daha bol su elde edilecektir.
Kurutilek hafriyat membaasında açık işletme hafriyatı yapıldıktan sonra; bu hafriyat tabanından; fay çatlağını kesecek şekilde sondajlar yapıldığı taktirde; bu sondajlardan artezyenler şeklinde sular fışkıracak ve daha çok bol sular cazibe isalesi ile Erzincan şehri içme suyu şebekesini besleyecektir.
Kurutilek membaasın da yapılacak 10 000 m3 gibi açık işletme hafriyatı ve bu membaada yapılacak sondajlar ile imalatlar için en fazla 60 000,_ TL gibi masraf yapılması yeterli olacaktır. Bu masraf ile Kurutilek bu membadan çok bol su elde edilecektir.
Kurutilek membaasından elde edilecek 3 Lit/sn. fazla su ile yılda takriben 85 000 m3 cazibe ile isale edilecek içme suyu kazanılacaktır. Bu 3 Lit/sn debili bu suyun bir yıllık geliri bile; yapılacak bütün masrafı fazlası ile karşılayacaktır.
Kurutilek membaasında yapılacak hafriyat ve imalat projeleri; bu konuda bilgili ve deneyimli mühendisler tarafından yapılmalıdır. Bu hafriyatların ve imalatların yapılması esnasında; bu konu da bilgili ve deneyimli mühendislerin iş başında bulunması gerekli ve şarttır.
6) Erzincan şehrinde Kurutilek membadan geçen fayın 300-400 m. kuzeyinden (Kırklar tepesi kuzey yamacı eteğinden) bu faya paralel bir fay geçmektedir.
Kırklar tepesinin kuzeyinden geçen bu fay da çok mükemmel şekilde drenaj kanalı görevi yaparak; Spikor dağlarından gelen üstün evsaflı sarpentin sularını toplamaktadır.
Bu kuzey fayın suyu hiçbir yerde yüzeye çıkmamış ve hiçbir yerde iz vermemiştir. Bu kuzey fayından su yükselse bile; bu sular yüzeye çıkmadan kumlu-çakıllı zeminden sızarak akıp gidecektir.
Bu kuzey fayını kesecek şekilde sondajlar yapılır ise; bu faydan akıp giden su bulunacaktır. Bu fay suyu bulunduktan sonra; tünel galeri veya yarma yapılarak; bu su Erzincan içme su şebekesine cazibe ile isalesi yapılabilecektir. Bu kuzey fayında sondajları ile su aranması için; çok büyük masraflar yapılmayacaktır.
7) Erzincan şehri şebekesini 25 Fransız sertliğinde ve 15 Lit/sn. su ile besleyen Karasu drenajı 1963 yılında İller Bankası müteahhidi BERG şirketince inşa edilmiştir. Bu drenaj projesine göre batı-doğu istikametinde ve 400 m. uzunluğunda yapılmıştır.
1963 Yılında eskavatör tipi kazıcı iş makinesı olmadığından; bu drenaj kanalı hafriyatı el ile yapılmıştır. Bu drenaj kanalı 6 m. derinlikte kazılınca mavi kil tabakası üstünden sızarak akıp giden sular büzlere toplanmıştır.
BERG Şirketince projesine göre 400 m. uzunluğunda drenaj hendeği kazıldıktan sonra bu drenaj kanalının doğu uç kısmında (ağaçların bulunduğu yerde) mavi kil üstünde suyun doğuya doğru sızarak devam ettiği ve akıp gittiği görülmüştür.
Eskavatör ile Karasu drenajının doğu ucundan; doğuya doğru 6 m . derinlikte hafriyat yapılırsa; mavi kil üstünden sızarak akıp giden sular toplanacak ve Karasu drenajı suyu debisi 3-5-7 Lit/sn. çoğaltılacaktır.
Karasu drenajında yeni drenaj hendeği kazısı eskavatör ile yapılacağından; yapılacak masraf çok az olacaktır.
Karasu drenajı Erzincan şehri şebekesini cazibe sureti ile beslediğinden; Karasu drenaj suyunu 1 Lit/sn. arttırmak bile; yapılacak masrafları fazlası ile karşılayacaktır.
8) Erzincan-Ekşisu asfaltından Ekşisu Kaplıca yoluna giriş yerinde siyah kahve renginde deve büyüklüğündeki taşlar; bazalt kayaçlarıdır. Bu bazaltlar 200 000-300 000 sene gibi yakın zamanda sıcak lav halinde faylardan yükselerek yüzeye çıkarak soğumuşlardır. Bu bazaltların derinlerde bulunan kısımları halen çok sıcak bulunmaktadır.
Bu bazalt çatlaklarından ısınarak yükselen sular; kaplıcanın sıcak sularını oluşturmaktadır.
a) Bu tarihten 15-16 sene önce M.T.A tarafından Erzincan ovasında faylarda sıcak su aramak gayesi ile; dört yerde derin sondaj yapılmıştır. Bu sondajlardan bir tanesi de Ekşisu kaplıcasında yapılmıştır. M.T.A sondajının yapıldığı yerde ova alüvyonunun 10-12 C° sıcaklığında tazyikli yer altı suyu bulunmaktadır.
Bu M.TA sondajının yapılmış olduğu yerde; Erzincan ovası alüvyonunun 10-12 Cº sıcaklığındaki sular ile yeraltında sıcak kaplıca suları karıştığından, hakiki kaplıca suları hem soğumakta ve hem de bu kaplıca sularının evsafı bozulmaktadır. Halen M.T.A sondajdan artezyen şeklinde 32 C° sıcaklığında kaplıca suyu çıkmıştır.
MTA sondaj bazalt kayaçlarından 200-300m.uzak yerde yapılmıştır. Bu sondaj bazalt kayaçlarının bulunduğu yerde yapmış olsaydı; hem daha sıcak ve hem de daha iyi evsaflı kaplıca suyu bulunacaktı.
İnsan vücudu 36.5 C° sıcaklığında bulunmaktadır. Kaplıca sondajındaki 32 Cº sıcaklığındaki kaplıca suyu sıcaklığının 4-5 Cº arttırılması insanlar için faydalı olacaktır.
Bazalt kayaçlarındaki çatlakları kesecek şekilde; sondajlar yapıldığı taktirde; çok sıcak ve çok iyi evsaflı sarımsı hakiki kaplıca suyu bulunacaktır.
b) Ekşisu da MTA ca yapılan sondajın 300-400 m. batısında eksi kaplıca suyu binasının harabesi yeri bulunmaktadır. Bu kaplıca harabesinin bulunduğu yerdeki havuz içinden çok az miktarda sarımsı yeşil renkte kaplıca suyunun eskiden yeraltından yükselerek çıktığını; bu kaplıca suyu ile beyaz renkli iç çamaşırların sarımsı yeşil renge boyandığını; civardaki köylüler ve yaşlı insanlar bilmektedir.
Bu havuzdan çıkan hakiki kaplıca suyu kayıp olmuştur.
Yüz binlerce seneden beri eski kaplıca yerinden çıkan kaplıca suyu kimyasal tesiri ile bu yerdeki alüvyon zemin sertleşerek yumuşak kaya haline gelmiştir. Bu yumuşak kaya zemin altındaki bazalt kayaçlarının çatlaklarında sarımsı yeşil renkte hakiki kaplıca suyu bulunmaktadır.
Halen Erzincan Ekşisu kaplıcasının 32 ºC sıcaklığındaki sondaj suyu; sevilen ve dertlere şifalı çok kıymetli bir kaplıca suyudur. Bu sondajdan çıkan kaplıca suyu çok az sarımsı renktedir.
Bu kaplıcada arama ile sarımsı yeşil renkte ve daha sıcak hakiki kaplıca suyu bulunduğu taktirde; fevkalade sevilen; fevkalade şifalı ve çok kıymetli kaplıca suyu olacaktır.
1964 yılında rahmetli Erzincan Belediye Başkanı Nedim MURATOĞLU zamanında; halen Erzincan şehrinde yaşayan 86 yaşındaki eski şoförlerden Hayri DUMDU ile beraberce; eski kaplıca harabesinin bulunduğu yerde; yumuşak kayalık zeminde; basit sondaj makinesi ile; 3-4 m. derine inilmiş ve çok az miktarda 38.5 ºC sıcaklıkta sarımsı yeşil renkte hakiki kaplıca suyu bulunmuştur. Çok cüzi miktarda bulunan bu hakiki kaplıca suyu kaybolmuştur.
Elimizde iyi sondaj makinesi bulunmadığı için; bu yerde daha derinlerde kaplıca suyu araması yapılamamıştır.
1964 yılında eskavatör tipi iş makinesi bulunmadığı için; açık işletme şeklinde hafriyat ile bu yerdeki kaplıca suyu araması yapılamamıştır.
Eski kaplıca harabesinin bulunduğu yerde kazılı ucu olan eskavatör ile 2-3 gün açık işletme şeklinde derin hafriyat yapıldığı taktirde; 38.5 C° den daha çok sıcak ve sarımsı yeşil renkte ve çok şifalı hakiki kaplıca suyu bulunacaktır.
Eski kaplıca harabesinin bulunduğu yerdeki yumuşak kayaların altındaki bazaltların çatlaklarını kesecek şekilde sondaj yapılır ise; artezyen halinde hakiki kaplıca suyu fışkırarak çıkacaktır.
Ekşisu Kaplıcasında kaplıca suyu aramasında ve bu yerde yapılacak sondajlar ile imalatlarla deneyimli mühendislerin çalıştırılması şart ve gereklidir. ***
4. YAŞLI ORD. PROF. ÖMER KERİM ÇAĞLAR GENÇ İNSANLARIN AYAĞINI ÖPMEK İSTEMİŞTİR.
Hüseyin Hüsnü Gürel; İnş. Yük. Müh.
Erzincan Bögert maden suyu 1939 Erzincan depreminde çok azalmıştır. 1972 Yılında bu maden suyu paslanmış demir bir lüleden iki sigara kalınlığında akıyordu.
Zaman ile bu maden suyunun evsafı bozulmuş ve bu maden suyundan kükürt kokuyordu. Bögert maden suyu kükürt koktuğu halde; çok şifalı olduğu için; sevilerek içiliyordu.
1972 Yılında özel sektör olarak faaliyet gösterir iken; Erzincan Belediye Başkanı Rahmetli Nedim MURATOĞLU; Bögert maden suyunu Belediye adına şişeleyerek pazarlamak istediğini söyleyerek; bu konuda Belediyeye yardımcı olmamı istedi.
Bögert maden suyunun işletilmesi için; Belediyeye her türlü yardım yapmaya amade olduğumu; ancak bu maden suyunun debisinin hem çok az olduğunu ve hem de bu suyun kükürt koktuğunu; kükürt içeren bir maden suyunun şişelenerek pazarlanması için izin verilmeyeceğini içme suyu konusunu çok iyi bildiğim halde; maden suyu konusunu bilmediğimi Belediye Başkanımıza söyledim.
Bu neden ile Bögert maden suyu membasında su miktarının çoğaltılması için; inceleme ve araştırma yapılması gerektiğini ifade ettim.
Bögert maden suyu membasında karıncalar yüzey arazideki kılcal çatlaklardan geçerken; bu karıncaların 1 cm. kadar havaya hoplatılarak devrildiklerini gördüm. Bu kılcal çatlaklardan aşağıdan yukarı doğru CO2 gazının çıktığını tespit ettim. Bu kılcal çatlakları kazma ile kazarak 1-1.5 m. derinlikte CO2 gazı ile birlikte maden suyunun sızıntı halinde ıslaklık verdiğini; tespit ettim.
Maden suyunun faydan yükselerek çıktığını;fay çatlaklarından sızarak kaçan suları toplayarak; bu maden suyunun miktarının çoğaltılabileceğini düşündüm.
Başkana; Bögert maden suyunun faydan yükselerek çıktığı için; hafriyat yapılarak su miktarının çoğaltılabileceğini; ancak Ankara’ya giderek bu suyun içindeki kükürt kokusunun giderilip giderilemeyeceği konusunun öğrenilmesi gerektiğini söyledim.
Başkan ile Ankara’ya giderek; Türkiye de maden suyu ve kaplıca suyu konusunda en bilgili insanın Ziraat Fakültesinde Ord. Prof. Ömer ÇAĞLAR Hoca olduğunu öğrendik.
Bu ÇAĞLAR Hocanın oğlu Ergun ÇAĞLAR; benim üniversiteden arkadaşımdı.
Başkan ile Ziraat fakültesine gittiğimizde; ÇAĞLAR Hocamızın ayağı kırıldığından ayağı kırıldığından bastonu ile birlikte masasında oturur iken kendisi ile görüşebildik.
Hocamıza; oğlu Ergun ÇAĞLAR’ın üniversiteden arkadaşım olduğunu Erzincan Belediye Başkanımızın bir ricası olduğunu söyledim.
Rahmetli Hocamız; Erzincan Belediyesine her türlü yardımı yapmaya ve canını bile vermeye amade olduğunu söyledi.
Hocamıza Erzincan da Ekşisu maden suyunu Belediye adına şişeleyerek piyasada pazarlamak için geldiğimizi söyleyince; Hocamız bastonu ile ayağa kalkmak istedi; ayağa kalkamayarak sendeledi rengi değişti; gözlerinden yaşlar akmaya başladı; Hocamız bastonu ile işaret ederek beni yanına çağırdı; ben Hocamızın ayağa kalkması için yardım etmek isterken; bu Yüce Hocamız ayağımı yakaladı ve ayağımın altını öpmek istedi. Ben de Hocamızın elini, yüzünü, gözünü öptüm ve saygı gösterdim. Hocamız Belediye Başkanını da işaret ederek yanına .ağırdı; Başkanın ayağını öpmek istedi. Başkan da bu Yüce Hocamızın elini, gözünü öperek; saygı gösterdi.
Hocamız; biraz sakinleştikten sonra; oğlunun sınıf arkadaşı bir genç mühendis ile genç bir Belediye Başkanının; Ülkemizde bir maden suyunu şişeleyerek Belediye namına pazarlanması girişimini; taktir ve heyecan ile karşıladığını; Ülkemizde çok kıymetli maden suları ve kaplıca suları bulunduğunu; bu maden sularının ve kaplıca sularının işletilmesini; kendisinin en büyük ideali ve gayesi olduğunu; Erzincan Bögert maden suyuna 2 defa gittiğini; yapılan kimyasal analizlerinde bu suyun çok üstün evsaflı ve kıymetli bir maden suyu olduğunu; bu maden suyunu; halkımızın severek içtiği konularında sevindirici bilgiler verince; bizler de fevkalade memnun olduk.
Ord. Prof. Kerim Ömer ÇAĞLAR yaşlı hali ile; Ülkemizde bir maden suyun şişeleyerek pazarlamak isteyen genç bir Belediye Başkanı ile genç bir mühendisin ayaklarından öpmek istemesi ve bu konuda canı gönülden yardımcı olmak istemesi ile Hocamız çok büyük Yücelik göstermiştir.
Ülkemizde Ord. Prof. Kerim Ömer ÇAĞLAR gibi vatanını, milletini canı gönülden seven Yüce insanlar bulunabileceğini; iftihar ile; kabul etmek gerekir.
Hocamıza; Bögert maden suyunun kükürt koktuğunu söylediğimizde Hocamız bu maden suyunda kükürt bulunmadığını peşinen söyledi. Hocamız Bögert maden suyunun kimyasal analiz raporunu da çıkararak bize verdi,. Bögert maden suyu kimyasal analiz raporunda kükürt olmadığı görülüyordu.
Bu Yüce Hocamız 2 şişe Erzincan Bögert maden suyu getirtmemizi ve kimyasal analiz yapmak istediğini maden suyunda özelikle kükürt arayacağını söyledi.
Erzincandan getirilen Bögert maden suyunun kimyasal analizini hem Hocamız kendileri yaptı; hem de Hıfzısıhha Enstitüsünde yaptırdı. Bu maden suyunda özellikle kükürt arandı. Yapılan ayrı ayrı kimyasal analizlerde Bögert maden suyunda kükürt bulunmadığı; tespit edildi.
Erzincan Bögert maden suyu kükürt koktuğu halde; bu maden suyunun kimyasal analizlerinde kükürt bulunmaması çok enteresandı. Bu enteresan konunun sebebinin araştırılması gerekiyordu.
Bögert maden suyunda hafriyat yapılarak; su debisinin çoğaltılmasını; İller Bankası, D.S.İ, Etibank ve Üniversiteler kabul etmiyordu. Suyun kaybolmasından ve doğanın ortaya koyduğu maden suyunun evsafının bozulmasından korkuluyordu.
Ben; maden suyunun hafriyatında dinamit atılmayacağını; suyun önünü kapatmadan ve su şişirilmeden hafriyat yapılacağını; bu önlem ile suyun kaçmasına sebep olmayacağını; suyun evsafı bozulur ise; hafriyat ile çıkan suları bir havuzda toplayarak bu suları karıştırarak; eski evsafı elde edebileceğini Belediye Başkanımıza ısrar ile söyledim.
Belediye Başkanımıza; Bögert maden suyunda yapılacak hafriyat ile mevcut debi çoğalmadığı veya evsafı bozulduğu taktirde; bütün malımı mülkümü Belediye’ye vereceğimi ifade ederek; Belediye Başkanımız Bögert maden suyunda hafriyat yapılmasını kabul etti.
Erzincan Y.S.E Müdürlüğünden alınan bir dozer ile Bögert maden suyu membasında 29 gün çalışıldı. Her gün sabah erken, akşam geç; ayaklarda çizmeler ve şortlar ile 18 Çorumlu işçi ile beraber ben de hafriyat sahası içinde çalıştım.
Bögert membasında dozer ile ve işçiler ile yapılan kazılarda; faydan yükselen ve fay çatlaklarından kaçan kükürt kokan ve kükürt kokmayan maden suları; tatlı ve acı sular ayrı ayrı plastik borularda toplanıyordu. Kükürt kokan maden suları, tatlı ve acı sular plastik borular ile boşa veriliyordu.
Bögert maden suyunda kükürt kokmayan günde an az 200m3 maden suyu boru içerisinde Belediyeye teslim edildi.
Belediyeye şişelemek için fazlası ile 20 m3 maden suyu gerektiğinden; Bögert maden suyu membasından günde 200 m3 maden suyu temin edilmesi; ihtiyacın 10 katını karşılayacak ölçüdeydi.
Bögert maden suyunun kimyasal analiz raporunda kükürt olmadığı halde; bu maden suyunun kükürt kokmasının sebebini araştırdım.
Bu maden suyunun hafriyatında bazı yerlerden ozon O3 gazı çıkıyor ve ozon gazı burunda burukluk yaparak, kükürt gibi kokuyordu.
Bilindiği gibi Ozon(O3) gazı; yaralardaki mikropların, püsorunların ve virüslerin temizlenmesinde antiseptan olarak kullanılmaktadır.
Yağmurun ilk yağması esnasında yüzey araziden burnumuza gelen buruk koku ozon kokusudur. Hidroelektrik santralarının türbinlerinden de buruk; kükürt kokusuna benzer kokular burunlara gelmektedir.
Bögert maden suyunun membasında 1972 yılında hafriyat yapılır iken; eskavatör tipi kazı makineleri yoktu. Eskavatör ile bu membada hafriyat yapılırsa fayın derinliklerinde daha çok maden suyu elde edilebilecektir.
Bögert maden suyu membasında yapılmış hafriyat sahasından fayı kesecek şekilde sondajlar yapılı ise; bu sondajlardan artezyen şeklinde çok üstün evsaflı maden suyu elde edilecektir.
Ülkemizde Ord. Prof. Kerim Ömer ÇAĞLAR gibi vatanını, milletini, insanların canı gönülden seven Yüce insanlar bulunabileceğini; iftihar ile kabul etmek gerektir.
Ord. Prof. Kerim Ömer ÇAĞLAR gibi yaşlı Yüce bir insanın; Belediyeye Bögert maden suyunu kazandırmak isteyen genç insanların ayaklarından öpmek istemesi; bu Hocamızın Yüceliğini; göklere çıkarmaktadır.
Ord. Prof. Kerim Ömer ÇAĞLAR daima saygı ve hürmette anılacaktır.

Hiç yorum yok: