Ex Oriente Lux ... Nezih UZEL
Ana Sayfa :: Nezih UZEL, Yayınlar;Yayınlanma: nezi huzel tarafından, 19 Ağustos 2009 - Kategori: Günün Çilesi 234 Görünüm / Eylül 1509 depremi, Peter Coacke, British Museum
1999 ağustos depremi konusunda İzmit’te (KYÖD) Kocaeli Yüksek Öğretim Derneği’nde bir anma toplantısı yapıldı. Bu toplantıda bana da konuşma verdiler. 1509 İstanbul depremi ile ilgili bu konuşmayı sunuyorum:
"İstanbul’da tarihlerin yazdığı en büyük deprem 2. Beyazıd’ın hükümdarlığı sırasında oldu. 10 Eylül 1509 günü gece saat 04.00′te meydana gelen deprem, İstanbul’u baştan sona yıktı. ”Kıyamet-i Sugra” yani ”Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremden sonra padişah Edirne’ye gitti. 1509 İstanbul Depremi, ”1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdeniz’de meydana gelen en büyük deprem” olarak nitelendirildi. Bolu’dan Edirne’ye kadar kendini hissettiren depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10′u deprem sonucu ya öldü ya da yaralandı. Deprem en büyük hasarı camilere verdi. 109 cami tamamen yıkılırken ayakta kalanların da tümünün minaresi tahrip oldu. 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, burçlardan 49′u yıkıldı ya da ağır hasar gördü.
Zulüm ve fesadınızın sebebi
Ayasofya Camisi’nin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkıldı. 2. Beyazıd’ın Topkapı Sarayı’ndaki yatak odası da depremden çöktü, ancak padişah bir kaç saat önce odadan ayrıldığı için zarar görmedi. Deprem öyle bir korku yaratmıştı ki, Padişah II. Beyazıd 10 gün kadar Topkapı Sarayı bahçesine kurulan bir çadırda yaşadıktan sonra, şehri terkedip Edirne’ye gitti. Bir süre sonra Edirne’de de deprem oldu. Mimar Hayreddin, 15 gün içinde Padişah için Edirne’de ahşap bir ev yaptı. Padişah, bu ahşap evde ikamete başladı. Aynı sene Edirne’de yine benzer şiddette bir deprem daha oldu. Padişah vezirlerini toplayarak onları şöyle azarladı: ‘‘Bu zelzeleler zulüm ve fesadınızdan mazlumlar ahının sebeb olduğu gazabı ilahidir!..’’
Deprem vergisi koydular
Depremden sonra toplanan Divan-ı Hümayun, depremin izlerini silebilmek için her evden 22 akçe ek vergi toplanmasına karar verdi. Şehrin yeniden imar edilmesi için imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadolu’dan 37 bin, Rumeli’den 29 bin işçi ve usta İstanbul’a getirildi. Şehrin imarı için işçi ve malzeme temini zaman aldığından İstanbullular 1509 kışını derme çatma yapılarda büyük zorluklar içinde geçirdi. İstanbul’daki imar faaliyetlerine 29 Mart 1510′da başlandı ve çok kısa bir sürede 1 Haziran 1510′da bitirildi.
Bu inşaat, bütünüyle Mimar Hayreddin’in nezareti altında yapıldı. İnşaatın tamamlanmasından sonra hükümdarın emri üzerine üç gün ve gece, fakirlere yemek dağıtıldı. 10 Eylül 1509 depremi hemen Adalar önünde oluşmuştur. Makrosismik gözlemlerin ışığında bu depremin büyüklüğü 7.4′tür. Ambraseys ve Finkel bu depreme ait tarihsel verileri büyük bir titizlik içerisinde inceleyerek şu bilgileri sunmuşlardır:
-Depremden 30 yıl önceki bilgilere göre, İstanbul ve Galata’nın nüfusu 160,000 civarındaydı ve 35,000 yerleşim birimi mevcuttu. Depremde nüfus oranı daha fazlaydı..
-10 Eylül 1509 depremi sonucunda, 4000-5000 kişi hayatını yitirdi. Ölenler arasında Osmanlı Hanedanından 3 kişi vardı. Vezir Mustafa Paşa ve emrindeki 360 atlı süvari öldü. Tarihsel belgelerde, İstanbul ve Pera’da hasara uğramayan hiç bir evin kalmadığı rapor edilmiştir.
-Bu deprem sırasında, şehir surları da oldukça büyük hasara uğramış, Eğrikapı’dan Yedikule’ye kadar yıkım gözlenmiştir. Ayrıca, Edirne kapısı, Silivri kapısı ve Yedikule gibi ana giriş kapıları ağır hasara uğramıştır. Ishak Paşa kapısı, Topkapı sarayı duvarlarının, Hastalar Kapısı ve Kayıklar kapısı arasında yıkıldığı gözlenmiştir. Söz konusu duvarlara yakın birçok evin denize battığı görülmüştür.
-İstanbul ve Pera’nın bazı bölgelerinde, yerde yarılmalar, su ve kum fışkırmaları gözlenmiş. Deprem sonrasında oluşan dalgalar surları, Galata ve İstanbul’daki birçok duvarı aşmış ve hasar oluşturmuştur.
400 kuyu kazıldı
"-78 yaşındaki mühendis Hüseyin Hüsnü Gürel, Erzincan ve Marmara Bölgesi’ndeki doğalgaz varlığıyla ilgili TBMM Başkanı Köksal Toptan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e raporlar gönderdiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunacağını söyledi
Doğalgazın bulunduğu yerleri ‘düdüklü tencereye’ benzeten Gürel, "Bir düdüklü tencerenin içine kum, çakıl ve doğalgaz koyup patlatırsanız üzerinde tren bile olsa havaya hoplatır" dedi.
Osmanlı Padişahı 2. Beyazıt’ın 1509 depreminde kentin çeşitli yerlerine 400 kuyu kazdırdığını ve çok az masrafla İstanbul’u bu deprem sarsıntılarından kurtardığını anlatan Gürel, bu kuyular ile yeraltı düdüklü tenceresine 400 delik açıldığını, kuyuların denge bacası görevi yaparak basıncı azalttığını kaydetti. Gürel, Marmara Bölgesi ile Erzincan Ovasında 20-30-50-100 metre gibi az derinliklerde geniş çaplı kuyular kazdırılarak, bu yerlerin çok az masrafla çok korkunç afetlerden kolayca kurtarılabileceği uyarısında bulundu.
Ayasofya’nın deprem kuyuları
-İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Çiğdem Özkan Aygün, Ayasofya’nın zeminin altında bulunan su sistemlerini, kanalizasyonları incelemeyi, dehlizleri, kuyu ve sarnıçları araştırmayı amaçladıklarını söyledi. Dr. Aygün, şöyle dedi: "Ayasofya’da tam 8 kuyunun varlığını saptadık. Bunların tamamını inceleyeceğiz. Ancak, kuyuların bir bölümü çok dar. Bu nedenle hepsine teker teker dalmamız mümkün değil. Su ana kadar iki kuyuya daldık. Bunlar Van Nice’ın da araştırmaları sırasında bulduğu, müzenin içinde bulunan kuyular. En geniş, içine girilebilen bu kuyularda bile zorlanıyoruz. Zira ilk kuyunun ağzı sadece 44 santimetre. Derinliği ise 11 metre. Kuyunun ilk 1metre 15 santimetrelik bölümü tuğla ile örülmüş. Sonraki bölüm ise kayaya oyulmuş. Dibinde ise henüz tam olarak ölçümünü yapmadığımız balçık tabakası var." (Vatan 29.12.2005) Padişah II.Beyazıd, torunu Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen Süleymaniye Camiinin çevresinde de; birçok kuyu açtırmıştır ki, bunların adı “deprem kuyuları” olarak anılır.
İstanbul 1766 depremi, anonim halk resmi “İstanbul, eylül 1509” için 3 Yorum yapılmış.
Bu yazı için besleme Geri izleme Adresi
1, Alpaslan
19 Ağustos 2009 02:27
Hocam sanırım yazının başlığı yanlış yazılmış 1509 1905 olmuş.Deprem kuyularının ise işe yaramış olduğundan şüphem yok.Fakat şimdi aynı sistemi uygulayabilecek biri varmı? Zira bir “Süleymaniye” nin aynısını inşa edebilecek mühendisin olduğunu sanmıyorum. Birde sürekli merak ettiğim bir konuda Anadoluhisarının surlarının yıkılıp içinden yol geçmesi,kendim hergün bu yolu kullanıyorım ve hangi zihniyet hisarın içinden yol geçirir anlamış değilim ve bu durum beni çok sinirlendiriyor. Acaba yanılıyor muyum? yoksa hisarın surları bahsedilen 1509 depreminde mi yıkıldı? Eğer konu hakkında bir bilginiz varsa ve bilgilendirirseniz sevinirm saygılar…
2, Nezih Uzel
19 Ağustos 2009 19:57
Haklısınız, düzelttim, teşekkür ederim, göz hafızası bazen insanı yanıltıyor,buna yaşı da ekleyiniz. Muhterem kardeşim. Hisarın surlarının içinden ben de kırk beş senedir geçerim. Altmışlı yıllarda yazları Dünya gazetesinden sabah iş bitince ayrılır, Küçüksu plajına giderdik. Sonra vakit öğleyi geçince köprü başındaki dönerciye mihman olurduk. Ne güzel günlerdi. Hep düşünürdüm: Sultan Yıldırım Beyazıt’ın muhteşem kalesini kim ikiye böldü ? diye… Depremle ilgili bir kayda rastlamadım, herhalde son zamanda yolu başka yerden geçiremediler. Belki bir gün yanlışlık düzelir, saygı kuralı yerine gelir. Hoşçakalınız.
3 Recâi
20 Ağustos 2009 22:25
Hocam merhaba,
Bildiğim kadarıyla, Anadoluhisarı’nın içerisinden geçirilen yol 1928 senesinde dönemin şehremini Operatör Dr. Emin Paşa tarafından yapıldı. Hacı Anne’nin tabiriyle “Boğaziçi’ne en büyük zararı ne yangınlar, ne zelzele, ne de harp verdi. Belediye başkanlarının yaptığı tahribatı hiçbiri yapamadı” Dr. Rıza Nur hatıralarında, Milli Mücadele Döneminde, yaralıların tedavisinde görev alan Operatör Emin Paşa’nın Meclis’ten emeğinin karşılığı mahiyetinde para talep ettiğini anlatır.
Selam ve Saygılar…
Ana Sayfa :: Nezih UZEL, Yayınlar;
1999 ağustos depremi konusunda İzmit’te (KYÖD) Kocaeli Yüksek Öğretim Derneği’nde bir anma toplantısı yapıldı. Bu toplantıda bana da konuşma verdiler. 1509 İstanbul depremi ile ilgili bu konuşmayı sunuyorum:
"İstanbul’da tarihlerin yazdığı en büyük deprem 2. Beyazıd’ın hükümdarlığı sırasında oldu. 10 Eylül 1509 günü gece saat 04.00′te meydana gelen deprem, İstanbul’u baştan sona yıktı. ”Kıyamet-i Sugra” yani ”Küçük Kıyamet” olarak adlandırılan depremden sonra padişah Edirne’ye gitti. 1509 İstanbul Depremi, ”1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdeniz’de meydana gelen en büyük deprem” olarak nitelendirildi. Bolu’dan Edirne’ye kadar kendini hissettiren depremde şehir halkının yaklaşık yüzde 10′u deprem sonucu ya öldü ya da yaralandı. Deprem en büyük hasarı camilere verdi. 109 cami tamamen yıkılırken ayakta kalanların da tümünün minaresi tahrip oldu. 1070 ev yıkıldı, surlar zarar gördü, burçlardan 49′u yıkıldı ya da ağır hasar gördü.
Zulüm ve fesadınızın sebebi
Ayasofya Camisi’nin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkıldı. 2. Beyazıd’ın Topkapı Sarayı’ndaki yatak odası da depremden çöktü, ancak padişah bir kaç saat önce odadan ayrıldığı için zarar görmedi. Deprem öyle bir korku yaratmıştı ki, Padişah II. Beyazıd 10 gün kadar Topkapı Sarayı bahçesine kurulan bir çadırda yaşadıktan sonra, şehri terkedip Edirne’ye gitti. Bir süre sonra Edirne’de de deprem oldu. Mimar Hayreddin, 15 gün içinde Padişah için Edirne’de ahşap bir ev yaptı. Padişah, bu ahşap evde ikamete başladı. Aynı sene Edirne’de yine benzer şiddette bir deprem daha oldu. Padişah vezirlerini toplayarak onları şöyle azarladı: ‘‘Bu zelzeleler zulüm ve fesadınızdan mazlumlar ahının sebeb olduğu gazabı ilahidir!..’’
Deprem vergisi koydular
Depremden sonra toplanan Divan-ı Hümayun, depremin izlerini silebilmek için her evden 22 akçe ek vergi toplanmasına karar verdi. Şehrin yeniden imar edilmesi için imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadolu’dan 37 bin, Rumeli’den 29 bin işçi ve usta İstanbul’a getirildi. Şehrin imarı için işçi ve malzeme temini zaman aldığından İstanbullular 1509 kışını derme çatma yapılarda büyük zorluklar içinde geçirdi. İstanbul’daki imar faaliyetlerine 29 Mart 1510′da başlandı ve çok kısa bir sürede 1 Haziran 1510′da bitirildi.
Bu inşaat, bütünüyle Mimar Hayreddin’in nezareti altında yapıldı. İnşaatın tamamlanmasından sonra hükümdarın emri üzerine üç gün ve gece, fakirlere yemek dağıtıldı. 10 Eylül 1509 depremi hemen Adalar önünde oluşmuştur. Makrosismik gözlemlerin ışığında bu depremin büyüklüğü 7.4′tür. Ambraseys ve Finkel bu depreme ait tarihsel verileri büyük bir titizlik içerisinde inceleyerek şu bilgileri sunmuşlardır:
-Depremden 30 yıl önceki bilgilere göre, İstanbul ve Galata’nın nüfusu 160,000 civarındaydı ve 35,000 yerleşim birimi mevcuttu. Depremde nüfus oranı daha fazlaydı..
-10 Eylül 1509 depremi sonucunda, 4000-5000 kişi hayatını yitirdi. Ölenler arasında Osmanlı Hanedanından 3 kişi vardı. Vezir Mustafa Paşa ve emrindeki 360 atlı süvari öldü. Tarihsel belgelerde, İstanbul ve Pera’da hasara uğramayan hiç bir evin kalmadığı rapor edilmiştir.
-Bu deprem sırasında, şehir surları da oldukça büyük hasara uğramış, Eğrikapı’dan Yedikule’ye kadar yıkım gözlenmiştir. Ayrıca, Edirne kapısı, Silivri kapısı ve Yedikule gibi ana giriş kapıları ağır hasara uğramıştır. Ishak Paşa kapısı, Topkapı sarayı duvarlarının, Hastalar Kapısı ve Kayıklar kapısı arasında yıkıldığı gözlenmiştir. Söz konusu duvarlara yakın birçok evin denize battığı görülmüştür.
-İstanbul ve Pera’nın bazı bölgelerinde, yerde yarılmalar, su ve kum fışkırmaları gözlenmiş. Deprem sonrasında oluşan dalgalar surları, Galata ve İstanbul’daki birçok duvarı aşmış ve hasar oluşturmuştur.
400 kuyu kazıldı
"-78 yaşındaki mühendis Hüseyin Hüsnü Gürel, Erzincan ve Marmara Bölgesi’ndeki doğalgaz varlığıyla ilgili TBMM Başkanı Köksal Toptan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e raporlar gönderdiğini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunacağını söyledi
Doğalgazın bulunduğu yerleri ‘düdüklü tencereye’ benzeten Gürel, "Bir düdüklü tencerenin içine kum, çakıl ve doğalgaz koyup patlatırsanız üzerinde tren bile olsa havaya hoplatır" dedi.
Osmanlı Padişahı 2. Beyazıt’ın 1509 depreminde kentin çeşitli yerlerine 400 kuyu kazdırdığını ve çok az masrafla İstanbul’u bu deprem sarsıntılarından kurtardığını anlatan Gürel, bu kuyular ile yeraltı düdüklü tenceresine 400 delik açıldığını, kuyuların denge bacası görevi yaparak basıncı azalttığını kaydetti. Gürel, Marmara Bölgesi ile Erzincan Ovasında 20-30-50-100 metre gibi az derinliklerde geniş çaplı kuyular kazdırılarak, bu yerlerin çok az masrafla çok korkunç afetlerden kolayca kurtarılabileceği uyarısında bulundu.
Ayasofya’nın deprem kuyuları
-İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim görevlisi Dr. Çiğdem Özkan Aygün, Ayasofya’nın zeminin altında bulunan su sistemlerini, kanalizasyonları incelemeyi, dehlizleri, kuyu ve sarnıçları araştırmayı amaçladıklarını söyledi. Dr. Aygün, şöyle dedi: "Ayasofya’da tam 8 kuyunun varlığını saptadık. Bunların tamamını inceleyeceğiz. Ancak, kuyuların bir bölümü çok dar. Bu nedenle hepsine teker teker dalmamız mümkün değil. Su ana kadar iki kuyuya daldık. Bunlar Van Nice’ın da araştırmaları sırasında bulduğu, müzenin içinde bulunan kuyular. En geniş, içine girilebilen bu kuyularda bile zorlanıyoruz. Zira ilk kuyunun ağzı sadece 44 santimetre. Derinliği ise 11 metre. Kuyunun ilk 1metre 15 santimetrelik bölümü tuğla ile örülmüş. Sonraki bölüm ise kayaya oyulmuş. Dibinde ise henüz tam olarak ölçümünü yapmadığımız balçık tabakası var." (Vatan 29.12.2005) Padişah II.Beyazıd, torunu Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilen Süleymaniye Camiinin çevresinde de; birçok kuyu açtırmıştır ki, bunların adı “deprem kuyuları” olarak anılır.
İstanbul 1766 depremi, anonim halk resmi “İstanbul, eylül 1509” için 3 Yorum yapılmış.
Bu yazı için besleme Geri izleme Adresi
1, Alpaslan
19 Ağustos 2009 02:27
Hocam sanırım yazının başlığı yanlış yazılmış 1509 1905 olmuş.Deprem kuyularının ise işe yaramış olduğundan şüphem yok.Fakat şimdi aynı sistemi uygulayabilecek biri varmı? Zira bir “Süleymaniye” nin aynısını inşa edebilecek mühendisin olduğunu sanmıyorum. Birde sürekli merak ettiğim bir konuda Anadoluhisarının surlarının yıkılıp içinden yol geçmesi,kendim hergün bu yolu kullanıyorım ve hangi zihniyet hisarın içinden yol geçirir anlamış değilim ve bu durum beni çok sinirlendiriyor. Acaba yanılıyor muyum? yoksa hisarın surları bahsedilen 1509 depreminde mi yıkıldı? Eğer konu hakkında bir bilginiz varsa ve bilgilendirirseniz sevinirm saygılar…
2, Nezih Uzel
19 Ağustos 2009 19:57
Haklısınız, düzelttim, teşekkür ederim, göz hafızası bazen insanı yanıltıyor,buna yaşı da ekleyiniz. Muhterem kardeşim. Hisarın surlarının içinden ben de kırk beş senedir geçerim. Altmışlı yıllarda yazları Dünya gazetesinden sabah iş bitince ayrılır, Küçüksu plajına giderdik. Sonra vakit öğleyi geçince köprü başındaki dönerciye mihman olurduk. Ne güzel günlerdi. Hep düşünürdüm: Sultan Yıldırım Beyazıt’ın muhteşem kalesini kim ikiye böldü ? diye… Depremle ilgili bir kayda rastlamadım, herhalde son zamanda yolu başka yerden geçiremediler. Belki bir gün yanlışlık düzelir, saygı kuralı yerine gelir. Hoşçakalınız.
3 Recâi
20 Ağustos 2009 22:25
Hocam merhaba,
Bildiğim kadarıyla, Anadoluhisarı’nın içerisinden geçirilen yol 1928 senesinde dönemin şehremini Operatör Dr. Emin Paşa tarafından yapıldı. Hacı Anne’nin tabiriyle “Boğaziçi’ne en büyük zararı ne yangınlar, ne zelzele, ne de harp verdi. Belediye başkanlarının yaptığı tahribatı hiçbiri yapamadı” Dr. Rıza Nur hatıralarında, Milli Mücadele Döneminde, yaralıların tedavisinde görev alan Operatör Emin Paşa’nın Meclis’ten emeğinin karşılığı mahiyetinde para talep ettiğini anlatır.
Selam ve Saygılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder